Yeni sayfanın içeriği
FAZİLETLİ GECE VE GÜNLERİN İHYASI
On beş gecenin ihya edilmesi müstehaptır. Bunlardan beş tanesi Ramazan ayındadır. Bunlar Ramazanın son on gününün tek olan geceleri ile Bedir Savaşı’nın yapıldığı Ramazan ayının on yedinci gecesidir. Abdullah b. Zübeyr, o gecenin Kadir gecesi olduğu görüşünde idi.
Diğer dokuz geceye gelince, bunlar, Muharrem ayının ilk gecesi, Aşure gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Receb ayının on beşinci gecesi, yine Receb ayının yirmi yedinci gecesi. Bu gece, Rasulullah’ın İsra mucizesini yaşadığı Mirac gecesidir. Arefe gecesi, iki bayram geceleri ve Şaban ayının on beşinci gecesi.
Önceki büyüklerden bazıları bu gecede, bin ihlas ile yüz rekat namaz kılıyorlardı. Her rekatında ihlas süresini on defa okuyorlardı. Bu namaza “salatül-hayr” ismini veriyorlardı. Onun hayrı ve bereketi onlarca biliniyor ve bunun için bir araya toplanıp, bazen bu namazı cemaatle kılıyorlardı.
Bize, Hasan-ı Basrî’nin şöyle dediği rivayet edildi: “Hz. Peygamber’in (s.a.v) ashabından otuz kişi bana şunu söylediler:
“Kim Şaban ayının on beşinci gecesinde bu namazı kılarsa, Cenab-ı Hak ona yetmiş nazar kılar ve her nazarda onun yetmiş ihtiyacını karşılar. Bunların en düşüğü, onları mağfiret etmesidir.” Bu gecenin, şu ayeti kerimede bildirilen gece olduğu söylenmiştir.
“O gecede her hikmetli iş, belirlenip hükme bağlanır.”(Duhan 44/4.)
Bu gecede, gelecek yıla kadar olacak hükümler belirlenir ve o senenin işleri yazılır.
Bana göre sahih olan, bunun Kadir gecesi olmasıdır. Nitekim Kadir gecesi mubarek bir gece olarak isimlendirilmiştir ve bu surenin ilk ayeti buna şahitlik etmektedir:
“Biz, onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik.” Sonra Yüce Allah o geceyi şöyle vasfetmiştir:
“O gecede, her hikmetli iş, belirlenip hükme bağlanır.”(Duhan 44/4.) diye buyurmuştur. Kur’an, Kadir gecesinde inmeye başlamıştı. O halde, bu ayet, şu ayete muvafık olmaktadır:“Biz, onu Kadir gecesinde indirdik.”(Kadîr 97/1.) Mübarek Günlerde Evrada Devam Etmek Mübarek günler, on dokuz tanedir. Bildirilen evradın onlarda yapılması ve ibadet edilmesi müstehaptır.
Bu günler Aşure günü; Arefe günü; Receb ayının yirmi yedinci; Ramazan ayının on yedinci günü; Şaban ayının on beşinci günü; Cuma günü, Bayram günü, Zilhicce ayının ilk on günü ve Teşrik günleri.
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Arefe günü oruç tutmak, bir sene öncesinin ve bir sene sonrasının keffareti olur/günahını temizler. Aşure günü orucu ise, bir senenin keffaretidir.”(Muslim, Sıyam, 196; Tirmizî, Savm, 46; Ibn Mâce, Sıyam, 40; Beyhakî, es-Sunenu’l-Kubrâ, IV, 283.)
Enes b. Malik’ten bize rivayet olunduğuna göre, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Cuma günü kötülükten uzak ve güzel geçerse diğer günler de güzel olur. Ramazan ayı kötülükten uzak ve güzel olunca, sene de selamette olur”(Cuma günü hakkında bkz. Tecrid-i Sarih, III, 9, 32, l06.)
Alimlerimizden biri şöyle demiştir: “Kim bu beş günde dünya arzusu için çalışırsa, ahirette emeline ulaşamaz. Çünkü bu günlerde Cenab-ı Hakk’ın ikramı daha çok olur.” O halde sen, bu günlerde kendi keyfinle ve acil dünya menfaatinle meşgul olursan, o fazileti nasıl umabilir ve daha fazlasını nasıl bekleyebilirsin? Bu günler beş tane olup onlar, iki bayram günü, Cuma günü, Arefe günü ve Aşure günüdür.
Bu günlerden ayrı olup, faziletli olan günler, pazartesi ve perşembe günleridir. Bunlarda ameller, Cenab-ı Hakk’a yükselir.(Bkz: Tirmizî, Savm, 44)
Haram aylar da, faziletli olan aylardandır. Onlar dört tanedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları. Yüce Allah, hürmet ve kıymetlerin büyüklüğünden dolayı bu ayları zulmün yasaklandığı zamanlar olarak tahsis etmiştir. Aynı şekilde onlarda yapılacak olan ameller, diğer aylarda yapılanlara göre daha faziletlidir. Bu ayların en faziletlisi, Hac ibadetinin yapıldığı, ayrıca içinde övülen on günün ve teşrik günlerinin bulunduğu Zilhicce ayıdır. Sonra iki vasfı beraberce taşıdığından dolayı Zilkade ayı gelir. O vasıflar da, bu ayın haram aylardan ve hac aylarından olmasıdır. Muharrem ve Receb ayları ise, hac aylarından değildir. Şevval ayı da haram aylardan değildir, ama hac aylarındandır.
Zilhicce ayının en faziletli günleri ilk ve son on günleridir. Bunlardan sonra Muharrem ayının, ilk on günü gelir. Bugünlerde yapılan ameller, diğer aylarda yapılan amellere göre, daha faziletli ve daha üstündür.
Bize rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kim haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günlerinde üç gün oruç tutarsa, Allah onu cehennemden yetmiş yıllık bir mesafe kadar uzaklaştırır.”(Tabarani, el-Evsat, No:181; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, III, 191. (Hadisin son kısmı farklı)) Diğer bir haberde ise:“Haram ayda bir gün oruç tutmak, onun dışındaki aylarda otuz gün oruç tutmaya denktir. Ramazan ayında bir gün oruç tutmak, haram aylarda otuz gün oruç tutmaya eşit olur”(Benzeri için bkz: Münzirî, et-Terğib, II, ll4) buyurulmuştur.
Günün içindeki vakitlerin en faziletli olanları beş vakit namaz vakitleridir. Bize rivayet olunduğuna göre, Rasulullah (s.a.v), Ramazan ayının son on günü girdiğinde, yatağını toplar ve kendisini ibadete verirdi. Diğer bir hadisi şerifte ise: “Ramazan ayının son on günü girdiğinde, Rasulullah (s.a.v) kendisini ibadete verir, ehlini de ibadete teşvik ederdi. Onlar da ibadet eder ve bu uğurda bir takım yorgunluklara katlanırlardı.”
Nakledildiğine göre Rasulullah (s.a.v): “Amellerin Allah katında en sevimli ve en faziletli olanları, Zilhicce ayının ilk on gününde yapılanlarıdır. O günlerde, bir gün oruç tutmak, bir sene oruç tutmaya eşit olur. Bir gecesini ibadetle geçirmek, Kadir gecesini ibadetle geçirmeye denk olur.”(Bkz: Tirmizi, Savm, 52; İbnu Mace, Savm, 39; Beyhaki, Şuabu’l-Îman, No: 3757.) Buyurdu. Bunun üzerine meclistekiler: “Ya Rasulallah! Allah yolunda cihad, bundan daha faziletli değil mi? diye soruldu. Şöyle buyurdu: “Hayır, Allah yolunda cihad da, bundan daha faziletli değildir. Ancak bir kimse canıyla, malıyla çıkar da onlardan hiçbir şeyiyle geri dönmezse, o müstesna.”(Buhari, Ideyn, 11; Ayni, Umdetü’l-Kâri, V, 184.) Diğer bir rivayette: “Ancak kim cihada gider ve kanını akıtırsa o, müstesna”(Bkz: Riyazu’s-Salihîn, II, 508.) diye buyurdu.
Yüce Allah bir kulunu severse, onu en faziletli vakitlerde, en faziletli amellerde meşgul eder ve kendisine en üstün sevabı verir. Ama bir kulundan hoşnut olmazsa onu, faziletli vakitlerde en kötü amellerle meşgul eder. Böylece onun, dini emirlere hürmetteki noksanlığı ve haramlara dalması yüzünden kötülüğü artmış olur.
Denilmiştir ki; İlâhî yardıma ermenin alameti üçtür. Bunlar:
1-Bir niyetin olmadan da iyi amellerin karşına çıkması.
2-İstediğin halde bile, kötülüklerin senden uzaklaştırılması.
3- Dar ve geniş anlarda Allah’a yönelme ve yalvarma kapısının açılması.
İlâhî yardımdan mahrum olmanın alameti de üç tanedir. Bunlar:
1-İstediğin halde hayırlı amellerin senin için zorlaştırılması.
2-Kaçıp kurtulmak istediğin halde kötülüklerin kolayca önüne gelmesi.
3-İyi veya kötü bütün hallerde Allah’a yönelme ve yalvarma kapısının sana kapanmış olması.
Allah Teala’dan lutfuyla güzel yardım ve hayırlara yönelme isteriz. Sonu kötü olan kaza ve kaderlerden O’na sığınırız.
|